22 Mayıs 2014 Perşembe

DİRENEN İŞÇİLER SOMA'YI ANLATTI


Greif, Kumport, Karşı, Kazova, Feniş direnişçilerinin oluşturduğu Direnen İşçilerin Dayanışma Platformu bir basın toplantısı düzenleyerek Soma katliamı üzerine görüşlerini aktardı.


Kumport işçilerinden Aslan Seyrek, Soma katliamında taşeronluk sisteminin rolüne dikkat çekti. Seyrek, “Soma’da yaşanan olayda bir kez daha gördük ki taşeron öldürür. Taşeronluk bir çalışma sistemi değil, aksine işçilerin birliğini bozmak ve işverenlerin daha az işçi ile daha çok iş yapmalarını, işçi hayatını hiçe sayarak daha çok kar elde etmelerini sağlayan bir uygulamadır. Biz, işyerimiz Kumport Limanı’nda taşeronluk sistemi başladıktan sonra 2 arkadaşımızı kaybettik, onlarca arkadaşımız sakat kaldı. Şimdi parlamentoya yeni taşeron yasası getirilmek isteniyor. Oysaki yapılması gereken, iş cinayetlerinin önüne geçmek için taşeronluk uygulamasının lağvedilmesidir” ifadelerini kullandı.   

SENDİKALAR DA SORUMLU
Greif direnişçilerinden Engin Yılgın ise Soma katliamında sendikanın sorumluluklarını yerine getirmemesine dikkat çekti. Yılgın, “Soma’da işçilerden aldığımız bilgilere göre, madende örgütlü Maden-İş’in yöneticilerinin bizzat işveren tarafından seçildiğini ve aynı zamanda şirketin yöneticileri olduğunu öğrendik. Greif’ta kendi sürecimizde de tanık olduğumuz gibi sendikaların birer işletme gibi yönetildiğini iyi biliyoruz. Bundan dolayı işyerlerinde iş güvenliği tedbirlerinin alınması, işçilerin insanca çalışma ve yaşama koşullarına kavuşması mücadelesi verilmiyor. Sarı sendikaların yöneticileri koltuklarını koruma faaliyetleri dışında hiçbir şey yapmıyor. Bu da tıpkı Soma’daki gibi işverenlerin kuralsız çalışma, yoğun emek sömürüsü olan taşeronluk uygulamasını başı ağrımadan rahatlıkla uygulamasına neden oluyor. İşçilerin insanca çalışma ve yaşama koşulları için mücadele görevini yerine getirmeyen sendikalar da iş cinayetlerinin sorumluları arasındadır. Bu da işçilerin öz örgütlülükleri olan sendikaların işçiler tarafından değil de işçi sınıfından kopuk sendika ağaları tarafından yönetilmesinden kaynaklanıyor. İşte Greif işçilerinin mücadelesi, sendikalara çöreklenmiş sendika ağalarına karşı, sendikaların tekrar işçilerin örgütü olmasını sağlamak; söz, karar ve yetkinin işçilerde olduğu sendikaları var etmek içindir ’’ dedi. 

MEDYA HERŞEYİ GÖSTERMEDİ
Karşı Direniş’ten Sami Menteş ve Burak Öz ise katliamın yaşandığı maden ocağı ve ilçe merkezinde gazetecilere yapılan baskılar ve gazetecilerin tutumları konusunda gözlemlerini aktardı:
“Katliamın ertesi günü Soma’ya ulaştık.  İlçe merkezi ve maden ocağı adeta polis işgali altındaydı. Maden ocağında sivil polisler ailelerin ve kurtarma çalışmasında yer alanların etrafından ayrılmıyordu, yine de ocağın başına kadar gidip ailelerle konuşabildik; bu nedenle polis tarafından takibe alınmışız. Ocağa ulaştığımız sırada rahatlıkla konuşan işçilerin daha sonra tehdit edilmeye başlandığını öğrendik. Bir ailenin ‘Konuşursam kendimi tutamam, cenazemi vermezler’ demesi içimizi sızlattı. Basına konuşanların arkadaşları tarafından uyarıldığına, bir telefon aldıktan sonra birden konuşmasını değiştirdiğine defalarca şahit olduk.  Bu arada gazetemize telefonla haber geçerken birimiz (Burak Öz) kısa süreli gözaltına alındı. Gazetecilerin işi zordu ama yandaş medyada çalışanlar hakikaten utanç vericiydi. Hepsi gerçeği görmesine; işçilerin, ailelerin, kurtarma ekiplerinin, hatta jandarma erlerinin söylemesine karşın madenden çıkan cansız işçi sayısını yayımlamadılar. Televizyonlar göstermedi ama ana haber bültenini sunan ünlü bir sunucuya bu nedenle aileler büyük tepki gösterdi, kafasına su şişeleri atıldı. Öyle şeyler görüyorduk ki, örneğin TGRT muhabirinin canlı yayın sırasında arkasından 6 cenaze geçmesine ve yarım saat içerisinde onlarca cenaze çıkmasına karşın ‘Son 1 saatte 5 cenaze çıkarıldı’ demesi hakikaten tepki gösterilmeyecek gibi değildi. Açıkça konuşan madencilerin de Star ve CNN Türk tarafından canlı yayın kesilerek susturulduğunu gözlemledik. Bu yüzden kurtarma çalışmalarına katılan bir kişi sinir krizi geçirdi. Polisler şehir merkezinde de basına karşı halkı kışkırtıyordu. Çantayla gezen birkaç arkadaşa saldırdıklarını gördük. Yandaş basın bunları görmediği gibi, Soma halkının gerçekleştirdiği eylemleri dışardan gelenler yapıyormuş gibi gösterdi. Bu arada, maden ocağından Enerji Bakanı’nın facianın ertesi günü işçi ve işçi aileleri tarafından kovulması yayımlanmadığı gibi, Soma’ya destek için gelen kurtarma çalışmalarına gönüllü katılan üniversite öğrencilerinin kentten çıkarılması da gösterilmedi.”
























































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder